
Sertifika Olsun da Gerisini Boşver!
Bir kaç sene önce hem farklı hem de zevkli bir şeyler yapmak ve bilhassa yeni insanlarla tanışmak amacıyla Çağdaş Drama Derneği’nde drama kursuna başlamıştım. 30’a yakın mevcuduyla oldukça kalabalık bir birinci kur sınıfıydık. Sınıfımızın %70’ini öğretmenlik okumakta olan ya da yeni mezun öğretmenler oluşturuyordu ancak üst sınırı 65 olan bir çok yaştan katılımcı ile birlikteydik.
Kursa sosyalleşme amacı ile gelenler hemen kendini belli etti ve kurs çıkışı kahve ya da pazar kahvaltısı organizasyonlarında hep belli bir avuç insanla kaynaşmaya başladık. Bu buluşmalarda öğretmen ya da öğretmen adayı arkadaşların bulunmayışı sohbetlerimizde bir alt başlık olarak yer almasa olmazdı elbette. Drama kursundaki etkinliklerde çok da fazla gönüllü olmamaları yönündeki gözlemimiz de eklenince, bu arkadaşların kursa sertifika alma amacıyla katıldıklarına kanaat getirdik. Çünkü malumunuz, bu ve benzeri sertifikalar KPSS yarışını önde tamamlayamayanlar için bir diğer seçenek olan özel okullarda tercih edilebilirliği artırıyor. Umarım amaçlarına ulaşmışlardır.
Adı her ne olursa olsun (atölye çalışması, eğitim, çalıştay…) katılımcısı olarak zaman, enerji ve belki de para harcadığınız bir etkinliğin sonunda bunu belgelemek amacıyla bir sertifika istemeniz gayet doğal bir durum. Eğitimlerin sonunda takdim edilen bir çok sertifikanın yüksek lisans veya iş başvurularında işe yaradığı da bir gerçek.
Sertifikaların bir çoğunu almak için ise çok fazla çaba göstermemize gerek yok, orada bulunmamız ve yoklama listesine imza atmamız yeterli. Sorun şu ki, sertifika derdine düştüğümüzde hayatımıza bambaşka renkler katacak bazı detayları ıskalayabiliyoruz
Sosyalleşme çabasında olan küçük grubumuza dönersek… Elbette konuşulan konulardaki ortak paydalar ortaya çıktıkça grubumuz küçüldü ve geriye 4 kişi kaldık: Bir avukat, bir endüstri mühendisi adayı, bir akademisyen-seramik sanatçısı ve bir de ben.
Bir buluşmamızda konu konuyu açtı ve benden bir günlük diksiyon-stüdyo çalışması yaptırmamı istediler. Bir pazar günü bu çalışma için stüdyomda buluştuğumuzda bu konuya ilgi duyan iki yeni arkadaşımız gruba dahil oldu: Bir yazılımcı, bir de fizyoterapist. Çalışmanın sonunda hep beraber yemeğe gidildi ve sohbet hiç tahmin etmediğimiz kadar koyulaştı.
Aradan bir kaç hafta geçti ve endüstri mühendisi adayı olan arkadaş öğrenim gördüğü üniversitede kampçılık ve doğa sporları topluluğunda olduğunu söyleyerek bizleri ATV Safari/Trekking etkinliğine davet etti. Topluluğun başkanı olan ve o gün tanıştığımız arkadaşla bu etkinlikte o kadar kaynaştık ki Polonya’da katılacağımız bir AB projesine onu da davet ettik.
Bu arada avukat olan arkadaş aynı zamanda Latin Dans eğitmeniydi ve bir kaç ay sonra yeni bir etkinliğe ihtiyaç duyduğumuzu hissettiğimizde kendisinden bize Bachata öğretmesini rica ettik. Dans partneri ile konuştu ve bize özel bir sınıf açtılar. Bir kişi eksiğimiz vardı ve o gün gruba bir de inşaat mühendisi eklendi.
Bu saydığım aktivitelerin bir çoğunda grubun tamamı bir araya gelemedi. Her zaman başka işleri, başka planları olanlar vardı elbette. Ancak denk getirebildiğimiz zamanlarda görmek istediğimiz, hayatındaki gelişmeleri takip etmeye çalıştığımız 8 kişilik ikinci bir ailemiz var artık…
Sırada ne mi var?